12 Eylül'ün inanılmaz işkence yöntemleri
Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşme Araştırma ve Adalet Komisyonu raporundan akıllara durgunluk veren işkence yöntemleri:
FALAKA: Yaygın ve sürekli uygulandı. Ayak tabanı, ellerin içi
gibi vücudun kaslı bölümlerine kalas, cop, zincir, saz sapı, pik demir
vb. vurularak gerçekleştirilirdi. Bu yöntem, ayak tabanlarını ve el
ayalarını patlatır, kaba yerleri ezer, morartır, tırnakları sökerdi. El
ayak gibi herhangi bir yeri kırar, sakat bırakırdı.
KÖPEK SALDIRTMA: Tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt köpeği üzerine saldırtılırdı. Köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası olurdu.
ZlNCİR: 20-25 metre uzunluğundaki zincirin uçları iki tutuklunun
boynuna bağlanır, tutuklular sırt sırta verdirilerek ters yönde hızla
itilir. Tutuklu tek ayağından zincire bağlanır, bu zincir yüksek bir
yere asılır, tutuklu bayılıncaya kadar askıda kalırdı.
GERME: Tutuklunun bir bacağı merdiven kenarlığına bağlanır, diğer bacağı da açık bırakılan koğuşun gözetleme deliğine bağlanıp kapı kapatılır, tutuklunun bacakları koğuş kapısının eni kadar gerilir ve öyle kalırdı. Koşuşturulur, zincir tam gerilince, her iki tutuklu da sırtüstü yere düşerdi.
AYAKTAN ASMA/TEPE: 50-60 kişi havalandırmaya alınırdı. Gardiyan
"tepe ol" komutu verince tüm tutuklular üst üste bindikten sonra, bir
tutuklu da üst üste yatan tutukluların üstüne çıkar, istiklal Marşı'nın
on kıtası okutulurdu.
KULE: Havalandırmaya çıkan tutuklular altı kişilik daire
oluştururlardı. Bunların üzerine 3-4 kat olacak biçiminde tutuklular
çıkarıldıktan sonra, gardiyanın "yıkıl" komutuyla kule oluşturan
tutuklular kendini yere bırakır ve böylece tutukluların değişik
yerlerinde kırılma, incinme ve çıkık olurdu.
RANZA ALTI: Gardiyanlar ellerinde kalaslarla koğuşa girip, "ranza altı ol" komutunu verince, koğuşta
bulunan tutukluların hepsi ranzaların altına girerdi. Herhangi bir
yerlerinin açıkta kalmaması gerekiyordu. Ranzaların altına tüm
tutuklular sığmadığı için kiminin eli, kiminin kolu dışarıda
kaldığından, gardiyanlar ellerindeki kalaslarla tutukluların dışarıda
kalan kısımlarına vurmaya başlardı.
KANTAR: Tutuklular havalandırmada çırılçıplak soyundurulup tek
sıra halinde dizilirler, sıranın ön tarafında duran tutuklu sırt üstü
yatırılırdı. İkinci tutuklu, yatan tutuklunun testis ve erkeklik
organlarından tutarak yukarı kaldırır, tutuklunun kaç kilo geldiğini
söylemesi istenirdi. Tüm tutuklular birbirini tartana kadar bu işlem
devam ederdi.
KERVAN: Havalandırmada, tutuklular tek sıra dizilir, her tutuklu
önündeki tutuklunun sırtına bindirilir, bacakları, altındaki tutuklunun
boynundan aşağıya sarkıtılır ve kulaklarından tutması istenirdi.
Gardiyanın komutuyla tutuklular yürümeye başlar ve bu işlem tutuklular
ayakta duramayacak duruma gelene kadar sürerdi.
SEHPA: Tutuklu gece koğuştan alınıp, koğuş
koridorunda gardiyan ve subaylardan mizansen olarak oluşturulan bir
mahkemede sorgulanırdı. Mahkeme, tutukluyu idam cezasına çarptırır,
ikinci katın merdiven kenarlığına bir ip geçirilip, ipin ucuna
tutuklunun boyun kemiğini kırmayacak düzeyde kalın bezden bir ilmik
takılır, tutuklunun boynu bu ilmiğe geçirilir ve temsili infaz
gerçekleştirilirdi. Tutuklu tam boğulacağı sırada ip açılırdı.
COP SOKMA: Gardiyanlar copu zeytinyağına batırır ve yağlı copu
tutuklunun makatına zorla sokardı. Sonra bu copu kendisine ya da bir
başka tutukluya yalatırlardı.
ÇEK-ÇEK: Tutuklu çırılçıplak soyundurulur ve erkeklik organına bir ip takılırdı. Gardiyan ipin diğer ucunu alıp hızla koşar, tutuklu da zorunlu olarak gardiyanın peşinden koşar.
LAĞIM SUYUNA SOKMA: Tecrit bölümünün alt katındaki bazı
tuvaletlerin delikleri tıkanır. Hücrelerin pisliği ve lağım suları
burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin içine tutuklu
atılır ve pislik yedirilirdi.
KiTAP OKUMA: Koğuşta
bir tutuklunun eline kitap verilir, tutukluya avazı çıktığı kadar
yüksek sesle tek tek sözcükler okutulurken, diğer tutuklular bu
sözcükleri tekrarlarlardı. Sabahtan akşama kadar yapılan bu işlem
sırasında, tutuklular ayakta durmak zorundaydı.
MARŞ SÖYLETME: Cezaevinde bulunan herkes elli'yi aşkın marşı
ezberlemek zorundaydı. Bu marşlar tutukluların ses telleri tahriş
oluncaya kadar söyletilirdi.
ÖL DEDİĞİMDE: Tutuklu havalandırmanın orta yerine çıkarılır,
hazır ol durumuna geçirilirdi. Gardiyanın "öl" komutuyla tutuklu
kaskatı, eklemlerini kırmadan yere düşürülürdü. Bu işlem gardiyanın
keyfine göre tekrarlanırdı.
SİGARA İÇİRME: Bunun çok çeşitli yöntemleri vardı. En çok uygulananları şunlardı: Koğuşta
kalan tutukluların eline beş adet sigara verilir, sigaraların tümü
yakılarak devamlı ağzında tutulurdu. Gardiyanın "çek-bırak" komutuyla
sigaralar bitinceye kadar içirilir, sigaralar-filtreleri dahil-
tutuklulara yedirilirdi. Bu sırada koğuş pencereleri kapatılır, havasızlık ve dumanla boğulma ortamı yaratılırdı.
BANYO: Tutuklular çırılçıplak soyundurulur ve tek sıra halinde
banyoya götürülürdü. Banyoda sabun kullanılmazdı. Hortumla tazyikli su
tutukluların üzerine fışkırtılırdı. Daha sonra tutuklular koridora
çıkarılır, "Yat-sürün" komutuyla tutuklular yerlerde süründürülerek koğuşlarına götürülürdü.
SAYIM DÜZENİ: Tutuklular günde en az beş kez sayılırdı. Her
sayımdan önce, tutuklular sayım düzenine geçer, sayım talimi
yaptırılır, yüksek sesle tekmil verilir, rahat-hazır ol ile, çöker
kalkarlardı.
GECE NÖBETİ: Geceleri her koğuşta mevcuda göre 2-7 kişiye kadar tutukluya sırayla nöbet tutturulurdu. Nöbet sırasında devriye gezen gardiyanlar, koğuşun
mazgal deliğini açar, nöbetçi tutuklunun mazgaldan dışarı elini
uzatmasını ister, tutuklunun ellerine cop veya kalasla istediği kadar
vururdu.
LOKOMOTİF: Tutuklular havalandırmaya çıkarılır, İki kişi
çırılçıplak soyundurulur, bunlardan birisi domalıp iki eliyle diz
kapaklarını tutar, diğeri de arkadan bunu kucaklardı. Gardiyanın "uygun
adım marş" demesiyle her iki tutuklu havalandırmada dolaşırlar, diğer
tutuklular zorunlu olarak bunları izlerdi.
PİSLİK YEDİRME: Her havalandırmanın ortasında bir lağım çukuru
vardı. Lağım suları ve insan pislikleri burada toplanırdı. Tutuklulara
bu çukurdan avuç avuç pislik alıp yemeleri istenirdi.
İŞEME: Havalandırmada bir tutuklunun yere yatması istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi istenirdi..
TECAVÜZ: Cezaevinde görev yapan gardiyanlar, genç tutuklulara
merdiven altlarında zorla tecavüz ederlerdi. Ayrıca iki tutuklu
çırılçıplak soyundurularak birbirlerine tecavüz etmeleri istenirdi.
HASTANE: Hastanede de cezaevindeki kurallar geçerliydi. Hasta, tuvalete götürülmez, yatakta da hazır ol vaziyetinde yatardı.
VEREM: Veremlilerle, sağlam tutuklular birbirinden tecrit
edilmez, aynı kapta yemek zorunda bırakılırdı. Aynı battaniyenin
altında yatırılırlardı. Veremlilerin balgamları tahlil yapılacak
bahanesiyle toplanır, karavanadaki yemeklere karıştırılır ve bu
yemekler tüm tutuklulara yedirilirdi.
AYAKTA BEKLETME: Bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. Sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların oturması yasaktı.
KONUŞMA YASAĞI: Koğuş
içindeki iki kişinin birbiriyle konuşması, tutuklunun gülmesi ve
düşünür gibi görünmesi yasaktı. Böyle bir suçu işleyen tutuklulara
yukarıdaki işkence yöntemleri uygulanırdı.
GECE BASKINI: Nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardı.
AVUKAT-ZİYARET DAYAĞI: Avukat görüşmesine ve diğer görüşmelere
gidip gelirken tutuklulara dayak atılırdı. Görüşlerde hiçbir şey
konuşulmaması tembih edilirdi. Tutuklular avukatlarıyla savunma
konusunda görüş alışverişinde bulunamazlardı.
MAHKEME DAYAĞI: Tutuklular mahkemeye götürülürken cenaze
arabasına bindirilirlerdi. Elleri arkadan kelepçeli olurdu. Cenaze
arabasına binerken ve çıkarken gardiyanlar tarafından dövülürlerdi